
Sürdürülebilirlik ve Döngüsel Ekonomi (*)
Şirketlerin rekabet, büyüme ve karlılığa devam edebilmesi için, bugünden itibaren sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi ilkelerini içeren iş stratejisine öncülük etmek, gereken teknolojilere yatırım yapmak ve yönetim modelini bu yöne evirmek için acil bir ihtiyaç vardır.
İş açısından bakıldığında, birçok şirket uluslararası ve ulusal farkındalıktan kaynaklanan kurallar ve düzenlemeler nedeniyle sürdürülebilirlik ile ilgili uygulamaları başlattı. Ancak sürdürülebilirlik tanımının hala birçok yönetimin zihninde açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır.
En açıklayıcı, yalın, ama bir o derecede çarpıcı tanım Birleşmiş Millet tarafından ortaya konulmuştur.
Birleşmiş Milletler sürdürülebilirliği, “Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden günümüz ihtiyaçlarını karşılamak” olarak tanımlar. Dolayısıyla çevre, toplum ve ekonomi alanlarını içinde barındıran üç boyutlu bir olgudur.
Sürdürülebilirlik özellikle şirketlere ve kurumlara ne ifade etmektedir? Tüm küresel paydaşların faaliyetlerinin toplu ölçümleri, Gerçek İlerleme Göstergeleri’nde ve Paris Anlaşması ölçüm endekslerinde bulunan faktörlere hizmet etmesinin yanı sıra, halka açık şirketlerde entegre raporlama sistemleri uygulanmasını zorunlu kılacaktır. 2030 yılına kadar bu raporların şirketin tüm paydaşlarını da kapsayacak yükümlülükleri içermesi gerektirecektir. Bir başka deyişle küresel ticaret yaparken karşı kurumlarda ve tedarik zincirlerinde aranan ön koşullar ve düzenlenmiş yaptırımlar olacaktır. Bu gerekliliklerin karşılanması banka kredileri tahsisini olumlu yönde etkileyecek ve uluslararası finansman ve teşviklerden yararlanmayı sağlayacaktır. Dolayısıyla finansal raporlar değişecek ve üçlü finansal tablolar standart olacaktır.
Meydana gelecek olan değişimlerin olumlu etkileri Küresel Paydaşlara ve Sürdürebilirlik İlkelerine kazan-kazan etkisi yaratarak doğal sermayemizi korumamızı sağlayacaktır. Yatay Ekonomi Modeli (Linear Economy), Kaynak tedariki-üretim-dağıtım-tüketim-atık şeklinde işleyen, üretimde sonsuz kaynak ve tüketimde sonsuz atık yanılgısına dayanan bir model olup hızla ekonomik olarak uygulanabilir olmaktan çıkmaktadır. Döngüsel ekonomi ise (Circular Economy) sadece atığı tekrar kaynağa döndüren bir model olmayıp zincirin her aşamasında birbirini besleyen geri dönüşüm-yeniden kullanım-yeniden amaçlama-yeniden üretim döngüsü içerisinde modellenmek ve verimliliği sağlamaktır.
Bu geçişi başarmak, bugün dünya sadece % 8,6’sının döngüsel olduğu göz önüne alındığında, benzeri görülmemiş bir işbirliği gerektirir. 2030’a kadar daha gidecek çok yolumuz olduğuna göre şirketler ve kurumlarında hayatta kalabilmeleri için iş modellerini yenilikçi çözümlerle hızla yeniden yaratması şarttır.
Bugün sürdürebilirlik yolculuğuna adım atmış şirketler döngüsel ekonomi stratejileri ve ilgili göstergeler ile kamu ve diğer paydaşların beklentilerini karşılamakta, verimlilik ve teknoloji ile iş sonuçlarında artış sağlayarak karlılığı sürdürebilmekte, çalışanların işe alımda tercih ettikleri şirketler olarak iş gücünü geliştirmekte, çalışan kaybını önlemekte, marka değerini arttırarak, iyi uygulamalara imza atmaktadır. Bunlar beraberinde ilgili teşviklerden ve küresel finansmandan yararlanma olanağına sahip olmaktadırlar. Yasa ve düzenleyici yönetmeliklere uyumlu olmakla iyi yönetişim politikaları uygulayarak ekonomik rekabette öne geçmektedirler.
Sürdürülebilirlik sağlığımızın, ailemizin, ekonomimizin, sosyal oluşumumuzun, yaşam kaynaklarımızın kısacası her alanda varoluşumuzun geleceğidir.
* Bu yazı için Yasemin AKAD’a katkılarından dolayı teşekkür ederiz.